Yargıtay bu görüş değişikliğinin nedenlerini; Covid 19, ekonomik durgunluk, fiyatlarda meydana gelen ani,
orantısız yükseliş, paranın alım gücündeki değişiklikler, taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük
artış, e satışa geçilmiş olması şeklinde sıralamıştır.
Yargıtay'ın güncel kararlarında asıl olanın malın gerçek
değerinden ihale edilmesi olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2023/9265 E. , 2024/45 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki
davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için
Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup
incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, muhtelif fesih iddialarını ileri sürerek tapunun 1368 Ada, 7
parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin ihalenin feshini istediği;
İlk Derece Mahkemesince, ihale bedelinin malın
muhammen değerinin üzerinde olması nedeniyle zarar unsuru gerçekleşmediğinden şikayetçinin ihalenin feshi
isteminde hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine ve para cezasına hükmedilmesine yer
olmadığına karar verildiği, şikayetçi borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine,
Bölge Adliye
Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi benimsenmek suretiyle, başvurunun esastan reddine
hükmedildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki
yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi”
başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında
kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece
dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. - 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret
edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için
şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının
bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki
yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek
kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının
(menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin
feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki
yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi
menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni,
ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve
meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi
artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin,
gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur.
Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp,
icra mahkemesince yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin
feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden
reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde
ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi,
Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).
Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde
bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına;
kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler
gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih
isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulana gelmiştir.
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki
yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki
değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da
merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber
muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak,
Dairemizce görüş
değişikliğine gidilmek suretiyle , ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla
beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi
olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha
yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki
yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir.
Asıl olan malın gerçek değerinden ihale
edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı
ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat
etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.
Hal böyle olunca, her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, önceki içtihatlarımıza uygun
olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği
nedeniyle, şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar
ettiği fesih iddialarının esası incelenerek hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle
uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk
Dairesinin 26.10.2023 tarih ve 2023/2167 E.-2023/2750 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Amasya İcra Hukuk
Mahkemesinin 04.05.2023 tarih ve 2023/39 E.-2023/150 K. sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre
borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek
halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge
Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
.
Aynı yönde diğer bir karar : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 12.12.2023 T 2023/8702 E. , 2023/8617 K. , Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 12.12.2023 T. 2023/6833 E. , 2023/8618 K.